Marifetnâme

Efendim kimine göre dalların kiraz bastığı herkese biraz biraz geldiği, Oy tombulum tombulum yoldan geldin yorgunsun dediğimiz, çeşmeye susayıp varmaz olaydılar dediğimiz, kimine görede Yanlızım dostlarım yanlızım yanlız denilen yada Hatasız kul olmaz hatamla sev beni denildiği dönemler. On sekizinci yüzyıl, Osmanlı Devleti’nde batılılaşma çabalarının başlangıç devresi.!
Osmanlı Padişahı Üçüncü Ahmed’in tahta geçmesiyle, Paris’e gönderilen ilk Osmanlı Elçisi Yirmi sekiz Çelebi Mehmed’in gördüklerini saraya duyurması ile ilk pencere açılmış, İstanbul’un parlak bir sanat doruğuna yükseldiği “Lâle Devri” başlamış. İlk basımevinin açılması, tarih, coğrafya, sözlük gibi eserlerin basılması, bilimde, düşüncede ve sanatta Batı tesirinde eserler meydana getirilmesi, Osmanlı Türkiyesi’nde Batı’ya dönük bir devrin başladığının, Türk eğitim, bilim ve kültür tarihinde Batılı anlamda ilk ansiklopedik önemli eserler verilmesinin ilk fişeğinin ateşlendiği vakidler.! ALLAH sonumuzu hayr etsin sözü henüz hayrsızlar tarafından keşfedilmemiş.
Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler denilen bir dönemde Dünyada benzeri olmayan ışık hadisesi zuhur ediyor. Geçmişi 1734 yılına dayanıyor. İbrahim Hakkı Hazretleri, hocası İsmail Fakirullah’ın vefatı üzerine “Hocamın başucuna doğmayan güneşi neyleyeyim..!” diyerek astronomi ve mimari açıdan büyük bir bilim harikasına imza atıyor. İbrahim Hakkı Hazretleri, türbenin doğusuna harçsız taşlarla bir duvar inşa ediyor. (Yorumlar kısmına ekliyeceğim) Gece ve gündüzün eşit olduğu ekinoks günlerinde (21 Mart ve 23 Eylül) kalenin arkasındaki vadiden yükselen güneş bu duvara çarpıyor. Kaleden geçemediği için Tillo şehrine ışık gitmiyor. Işık sadece duvarda bulunan pencereden geçiyor. İbrahim Hakkı güneş ışığının 5 km. İlerde bulunan türbenin kulesine
( Resimde tam tepemin üstünde), oradan da kırılarak türbenin penceresinden içeri giriyor. Sonra da türbenin penceresinden içeri girerek, İsmail Fakirullah Hazretleri’nin mezarının başını aydınlatıyor. İbrahim Hakkı Hazretleri, yaşadığı asırda astroloji ilmindeki tüm sınırları altüst etmiş bir veli. İnce matematiksel çözümlemelerle ekinoksu hesaplamış. Yılın gece ve gündüzünün eşit olduğu o anı yakalamış ve 21 Mart ve 23 Eylül tarihlerinde, aynı zamanda yılda yalnızca 2 kez gerçekleşen muhteşem bir gölge ve ışık oyununa imza atmış bir İSLAM bilgini. (Islam bilgini yazmama pek takılmayın bazılarımızda uyuz kaşıntısı yapabiliyor) şimdiden özür diliyorum. “Uzayın yollarını Tillo sokaklarından daha iyi bilirim” diyen
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin “Işık Düzeneği”, 1960 yılında türbede yapılan restorasyon ile bozulmuş. (darbeci konsey yaptıysa restorasyonu normaldir. zira başbakan asmışlıkları vardır. Kale nedir?) 50 yıl aradan sonra 2011 yılında bilim adamları 21 Mart ve 23 Eylül’de doğan ilk güneşin Fakirullah Hazretleri’nin sandukasının aydınlatılması ile ilgili dünyada benzeri olmayan zihinsel hesaplamayı; ancak lazer ve uzay teknolojisiyle yeniden işler hale getirilmiş.
1734 yılında yapılmış. 1960 da yıkılmış ve Milli birlik komitesi ile halen aşk yaşayan guruha “Lazer ve uzay teknolojisiyle yeniden işler hale getirilmiş” sözünü kapak tesiri olduğu içün özelikle şuracığa bırakıyorum. Ve madem çengili oynak şarkılar ile açtık mevzuyu yine aynı istikamette bir şey ile kapatıyorum. Benden tüm islam düşmanlarına gelsin …
Şiki şiki baba şiki şiki baba
Hayni hayni yaba hayni hayni yaba
Helik melik duni helik melik duni !