Minnacık Karıncanın Manevrası – İrade Şiiri

Mâsum öğretmen elinde bir hoparlör ile sınıfa girdi. Acaba neye dikkat çekmek istiyordu. Sınıfın penceresinden yıldızlara seslenerek “İyi ki varsınıııız. Ve ay ve güneş…” dedi ve biraz bekledikten sonra tebessüm etti. Ne olduğunu anlayamadık.Sanki ona cevap verdiler. Hiç yıldızlarla konuşulur mu? Hadi kouşuldu sanki cevap veriyormuş gibi tebessüm edilir mi?
“Meyve ağaçlarını sarınca karınca , günah var mı karıncayı kırınca?”
İlham kuşu öğretmenin çağrısını üzerine almış olacak ki her zamanki yerinde belirdi. Yolculuk vaktiydi. Dünya semasına doğru süzülürken bir insan denizinin aktığını gördük. Görüş mesafesine geldiğimizde kocaman bir ordunun bir yere savaşa gitmekte olduğunu anladık. Bu orduda insanlardan kuşlara kadar çok farklı canlı türü vardı. Nasıl bir orduysa başındaki komutanın her dediğini yerine getiriyorlardı. Onları geçip karıncaların yoğun olduğu bir yere geldik. Karıncalar harıl harıl çalışıyordu. Öğretmenimiz buranın bir karınca ‘karınca vadisi’ olduğunu söyledi ve karıncalar hakkında bize malûmat verdi. Bu kısa bilgilendirmeden sonra her zamanki gibi sessizce olanları beklemeye koyulduk. Benim aklıma geçtiğimiz o muhteşem ordu takıldı. Acaba komutanı kimdi? Bu güç ve kudretin değirmeni nereden geliyordu? Yine macera ve yine bir yığın sual. Çöz bakalım mâsum çocuk çöz.
“Yarın Hakk’ın divanına varınca . Süleyman’dan hakkın alır karınca.”
Öğretmenimiz her zamanki gibi serinkanlılıkla , her zamanki repliklerinden birini , her zamanki gibi gözlerimin taa içine bakarak söyledi: “Dinle – Anla – Yorumla”
Biraz sonra içinde asker kuşların da yer aldığı muhteşem ordu göründe. Karıncalar ne yapacaklarını şaşırdılar. Oradan oraya koştururken minnacık bir karınca ordunun kendilerini ezeceğinden korkarak ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!’ dedi. Dedi ve durumu kurtardı. Ben de ordu komutanının Süleyman adında biri olduğunu anladım. Bir sorum cevabını buldu. Yine bir ‘replik’ imdada yetişti ve kafamdaki soruları sildi süpürdü.İyi ki dinlemişim. İzlemeye devam ettim. Komutan karıncanın bu sözünü duymuş gibi tebessüm etti. Sonra bir emir vererek ordunun yönünü değiştirdi. Bu ne muhteşem bir görüntü olmalı ama biz karınca boyutlarında olduğumuz için izleyemiyoruz. “Biraz sabır” diyen sesi işittim ve ne olduğunu anlayamadan kendimizi ilham kuşu’nun üstünde gökyüzünde buluverdik. Sanırım Hayal Şehri’ne geri dönüyoruz.
Gözden kayboluncaya kadar ordunun kıvrılışını izledim. Muhteşem bir ordu bir karıncanın manevrası ile yol değiştirmiş olabilir miydi? Komutan karıncanın sesini işittiği için mi tebessüm etmişti? Bilmiyordum ve öğretmenin izahlarına çok ama çoook ihtiyacım vardı.
Öğretmenimizin anlattığına göre ordusunun başındaki güçlü kişi melik peygamberlerden olan Hz. Süleyman imiş. Süleyman Peygambere kuşların dili dahi öğretilmiş. Karıncanın sesini duyması da ayrı bir hediyeymiş. Çok ilginç geldi bunlar bana. Minnacık bir karınca koccaman bir orduya yön verebildi. Öğretmen “Bazı şeyler ne büyüklerin ne de küçüklerin bildiği gibi değildir mâsum çocuk.” deyip başımı okşadı. Penceremizin denizliğindeki gül’ün yanına usulca bıraktı. Gül’ü kokladı. Son sözü şuydu: “Düşündükçe küçül , küçüldükçe büyü…”
İRADE ŞARKISI
Karar almak insanca
İrade derler buna
Bebekken yoktu oysa
Karar almak insanca
Karar almak irfanca
Feraset derler buna
Çocukken yoktu oysa
Karar almak irfanca
MÂSUM ÇOCUK İRADE SAHİBİDİR.