Mülhem Yazar

Yen mi Yemen mi?

Bir varmış bir yokmuş , evvel zaman içinde kalbur saman içinde , develer tellal iken , pireler berber iken , benim de saçlarım var iken , anam beşiğini tıngır mıngır sallar iken.  Avm’ lerin olmadığı , Popeyes’ ten tıkla gelsin ile iki kişilik maxi kova menü siparişi veremediğimiz şarıl şarıl Pepsi’lerinden içemediğimiz dönemler. Bendeniz cennet mekan dünürü şanlı Gazi Osman Paşa’ dan ismini alan mekteb-i sultaniye’den yeni mezun olmuş “Ahkâm-ı mezkûreriin ileride teamülü esas olmak üzere esbabı mucibe lâhikasına derci tensib etmek ümidi ile hakkımda ehemmiyet ve emniyet reyi vererek hicret etmem icab etmişti. “

Efendim bugün #evdekal’dığımız fıldır fıldır gezdiğimiz lakin artık zaruretten şehir dışı seyahati dahi edemediğimiz , karşı komşunun bu kadar uzak olmadığı , kısır günlerini mumla ile aradığımız uzun ince bir yola düştüğümüz çok çok uzun yıllar evvel gezdiğim , lakin yazamadığım muhtemelen yukardaki ‘girişgâh’ yazısını anlayamadığımız gibi elimizden çıktığından beri idrak etmekte zorlandığımız bir yeri ve mânâyı hikayesi ile izah etmeye çalışacağım!

Hani tarih tanım olarak her ne kadar bizlere bir olayın gününü , ayını ve yılını bildiren söz ya da rakamları içerse de esasında mânâsı ile kimi vakit bir camii , medrese , kilise , tapınak , antik kent, çeşme ; kimi vakit bir kule olarak sesleniyor ya! Bu kez bir yol , bir türkü , bir tabur olarak seslenecek.

Türküler , milletimizin içini döktüğü en samimi söyleyişler. Kültürümüzün en güzel kaynağını oluşturan türkülerin ezgileri , insanımızın sevgisini, sevincini, acısını, hoşgörüsünü kısaca insanımıza ait bütün özellikleri samimi bir şekilde dile getiriyor, ya bu türkülere ulaşılacak kilometre taşlarını oluşturan yollar. Üzerinde duracağım türküye ismini veren yer Yemen. Arap yarımadasının güneybatı köşesinde. “mutlu” anlamına geliyor. Ama bu kelime bizim içün mutluluktan ziyade hüznü ve kederi  ifade ediyor. Özellikle bu hüznün içinde kendine yer bulmuş öyle bir kelime var ki biz ona ’’taburcu  olmak” deyip geçiyoruz. Buyurun efendim Yemen yokuşlarında taburcu olmaya …

Yemen geçmişteki uygarlıklar sebebiyle ün kazanmış bir ülke. Yemenlilerin aslı Hz. Nuh’un çocuklarından Sam’a kadar uzanıyor. Osmanlı’nın Yemen’i alma gerekçesi Yemen ve Hindistan’daki Müslümanlarla Mekke’yi Portekizlilerin muhtemel saldırılarından korumak içindi. Yavuz Sultan Selim de gerekeni yapmış ve bu bölgeyi Osmanlılar ’a dahil etmiş. Coğrafi olarak merkeze çok uzak olan bu beldede isyanları bastırmak içün uzun ve zorlu yolculuklarla Anadolu’dan asker sevk edilmiş. İşte bu uzun ve zorlu yolculuk sonrasında çetin coğrafî şartlarda Yemenli kabilelerle savaşan Osmanlı askerleri içün Yemen türküleri yakmış. Büyük bir imparatorluk olan Osmanlı tabii olarak pekçok cephede düşmanla savaşmış fakat Yemen gerçekten pekçok cana mâl olmuş. Öyleki , ülkenin tıp eğitimi veren tek kurumu Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane , hocalarını , öğrencilerini bu cepheye yolluyor , eğitime ara vermek zorunda kalıyor , sadece cephede savaşmakla kalmıyor , savaş olmadığında ya da geride kalan kıdemsiz tıbbiyeliler , direnişte bizzat çalışıyorlardı. Ülkede herkes askerdi. Eli silah tutan tüm erkekler savaştadır. Gerçek kurumsal düzeyde tek hastane vardır. Ülkenin her yanındaki cephelerde tüm hekimler subaydır , askerdir. Yaralılar iyileştirilir , komutan hastalarını , askerlerini dolaşır. Hastanede , kışlada , revirde , cephede ,  çadırda , savaşta. Tabip subay , iyileşenleri tekrar silah tutabilecekleri savaşa  yani taburuna yollar, ‘’taburcu’’ eder. Başka hiçbir milletin , ülkenin hastanesinde , hastalar iyileştiklerinde ‘’taburuna yollanmaz, taburcu’’ edilmez. Buna istinaden; ‘’Orada ne işimiz var, burada ne işimiz var’’ diyen ‘’ Yurtta SUS Cihanda SUS ’’ desturunu kendine vizyon edinmiş ‘gevşekler’ bazı değerleri , yaşamının içine böylesine sindirmiş başka bir milletin bir mensubu olmadığı içün o türkülere nakarat olan Yemen’e giden hemen hemen geri dönemeyen haliyle zihinlerde hep gidenin geri dönmediği mekan olarak yer almış bir milletin evlatlarını anlayamazlar. Ordusunu , askerini , bağımsızlık mücadelesini , tüm aziz şehitlerini , yaşamına böyle sindiren başka bir millet var mıdır ? Yoktur !  O yüzden bazı olguların farkında olmasak da onlar her zaman , sonsuza kadar bizimle yaşayacaklar.

Aslında konuyu şuraya bağlayıp bir yanlışı telafi etmekti amacım:

 Taburuna taburcu olup geri dönerek şehit olan dedelerimize yazılmış o yaygın olan Yemen Türküsü’nde geçen bir çoğumuzun Muş olarak bildiği ve bu şekilde telaffuz edilen yer aslında Huş’ tur. Osmanlıca aslı , “Bura Simuş’tur.” iş böyle olunca da simuş’u merak edenler içün fotoğraf paylaşmak icab etti.

Ekranda çember içünde ben deniz Navigasyonsuz yazısının üstündeki resim yolu yokuş olan Huş yokuşudur. İşte bu yüzdendir ki yokuşu olmayan Muş’un değil kabahat. Kabahat gülü çimen diri , gülü çemendir yapan , Heyy on beşli ağıdı ile göbek atan , Peygamber ocağında beden-i terbiye idmanlarında Mehmetçiğe ‘’Komşu kızını zapt eyle’’ dedirten aşağılık bir kompleksin tezahürünün..!

Neyse bir ara ilgilenirsek! Yav orada ne işimiz var dediğimiz Yemen’li şehid taburcu dedelerimizin bize şu virüs denen meretten ve özelikle  aşağılık kompleksinden kurtulmayı başardığımız da;

Dur Yolcu ! Yol nereyedir?

Kızıl elmayadır.

Menzil neredir?

Şehadettir.

Vuslat kimedir?

Vatanadır.

Vatan neredir?

Tüm cihandır.

Deyuuu vasiyeti var.

📢📚🔐💛🗓😍👈🎈✏🔎🏹⛏🎥🎬

Navigasyonsuz  Gezinüvis

close

E-Bülten

Ücretsiz e-Bültenimize kaydolun ve en mülhem yazılarımızdan ilk siz haberdar olun.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu